İklim Değişikliği ile Mücadele ve Hesler

Türkiye için en önemli birincil enerji kaynakları fosil yakıtlardır. Bu yakıtların yanması sonucu açığa çıkan ve bir sera gazı olan CO2 emisyonları iklim değişikliğine neden olmaktadır. Elektrik üretiminden kaynaklana CO2 emisyonları toplam sera gazı emisyonları içinde önemli bir pay oluşturmaktadır. Türkiye 2009 yılında Kyoto Protokolü’ne taraf olmuştur. Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ndeki (BMİDÇS) yeri nedeniyle sera gazı emisyon azaltım taahhüdünde bulunmak zorunda kalabilir. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı hem ulusal ölçekte enerji arz güvenliğinin sağlanmasında, hem de iklim değişikliği ile mücadelede elektrik üretimi sektöründen kaynaklanan CO2 emisyonlarının azaltılmasında önem arz etmektedir. Bu çalışmada, elektrik üretiminden kaynaklanan CO2 emisyonlarının başta HES'ler olmak üzere, jeotermal, rüzgar ve biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının ekonomik kısımlarını kullanarak 2009 - 2019 yılları arasında Türkiye’nin elektrik enerjisi talebinin iklim değişikliği ile mücadele kapsamında karşılanması amaçlanmaktadır.

Sera gazları (CO2, N2O, CH4, SF6, florlu gazlar v.b.). birçok sektörden kaynaklanmakla birlikte, enerji-ilişkin faaliyetlerin sorumluluk payı çok daha fazladır. Özellikle, CO2 emisyonlarının çok büyük bir kısmı fosil yakıtların kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla enerji, sera gazı oluşturan diğer sektörlere göre sera gazları açısından çok önemli bir sorumluluk payına sahiptir. Enerji faaliyetlerinden oluşan sera gazlarının toplam sera gazları içindeki payının 2008 yılında %76 olduğu görülmektedir. 2008 yılı itibariyle, CO2 gazının toplam sera gazları içindeki payı %81, enerji kaynaklı sera gazları içindeki payı ise %91’dir (Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK) 1990 yılında sanayi sektöründe kullanılan enerjiden kaynaklanan sera gazları %27 ile en yüksek paya sahipken, yıllar içinde elektrik sektörünün payı artış göstermiş ve 2008 yılında %39’a ulaşarak, elektrik sektörü sera gazlarından en fazla sorumlu olan sektör haline gelmiştir.

Elektrik sektörünün enerji-ilişkin sektörler arasında önemli bir yer tutmasına ve sorumluluk payının artmasına neden olan faktörlerden biri, elektrik üretimindeki hızlı artıştır. Bu artış genellikle kalkınma hızının da üzerindedir. Diğer taraftan, sanayide enerji verimliliğindeki artış ve otomotiv sektöründeki gelişmelerden dolayı ulaşımdan kaynaklanan enerji-ilişkin sera gazlarının azalması, diğer faktörleri oluşturmaktadır. 1990’lı yılların sonuna kadar elektrik enerjisinin hemen hepsi EÜAŞ tarafından üretilmekteyken, daha sonra elektrik üretimine özel sektörün de dahil olması söz konusu olmuştur. 2000’li yıllarla birlikte, EÜAŞ tarafından elektrik üretim tesisleri için önemli bir yatırım yapılmamasına karşılık, özel sektörde hızlı bir yatırım süreci görülmektedir. Söz konusu yatırımların kurulu güç olarak önemli bir kısmı da doğalgaz veya ithal kömüre dayalı olmuştur. Halen EPDK tarafından da, özellikle başta ithal kömür yatırımları olmak üzere, özel sektöre lisans verilmeye devam edilmektedir. Bu süreç, grafikte yer alan sera gazlarının gelişiminden de açıkça görülmektedir. Son yıllardaki elektrik enerjisi kaynaklı emisyonlardaki hızlı artış, elektrik üretimindeki artışın yanı sıra, özel sektörün ağırlıklı olarak doğal gaz ve ithal kömüre dayanmasından da kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan, EÜAŞ kaynaklı sera gazlarındaki artış ve azalışlar ise, genellikle, yağış durumuna göre hidrolik kaynakların kullanımına bağlıdır.